13 Temmuz 2011 Çarşamba

uçtu uçtu, Panço uçtu!


Hareketlenmeye başladık. Gün geçtikçe marifetlerimiz ortaya dökülüyor. Dün mahallenin yeni bir üyesiyle, bir Golden'la tanıştık. Bİrbirlerini görünce heykel oyunu oynuyor bunlar. Tıp denmiş gibi durup bakıyorlar. Bir sonraki hamleyi kestiremediğim için tasmayı kısaltıp ben de heykel oyununa katıldım. A, karşımdakiler de öyle... E, nereye kadar duracağız? İstediğin kadar çek, kıpırdamıyorlar yerlerinden. En iyisi muhabbete girmek. 

"Saldırmayı mı düşünüyor?" dedim. "Hayır, bizimki saldırgan değil." dedi. Benimki tipsiz ya... Saldırması beklenen o. "Ben de bunun saldırdığını görmedim tam, tersine biraz tırsak" dedim.  ufak ufak hareketlendik. Önce burunlar birleşti. Kuyruklar sallandı, sonra popolara sıra geldi. Hah! Kurtulduk... Bir anlamsız sevinç halesiyle sarıldık... tasmalara dolandık... Sonra karşılıklı sahiplere selam verildi. Kendini sevdirirken sorun yok da, senin diğeri sevmen sorun oluyor. İkisi de diğerine "sırnaşma lan! o benim" tehdidi savurdu. Hııırrrr!

Ve eve dönüş... "Ver patini bakayım. Aferin oğlum!" Ayaklar silindi. Yine bir anlamsız sevinç ve kuyruk sallama hali... Ne oluyor? Haaaa... Ödül istiyorsun. Ödülü unutmadığına göre ayak sildirmeyi de unutmayacak. İyi. Verelim bakalım. Aldı salonun eşiğine gitti. Sonra havada gördüm! Nasıl yaaa? Havadan cup! diye koltuğun üstüne kondu... Amanın! O koca beden nasıl zıplar öyle? Daha önemlisi... Polat alemdar kıvamında bir yaratığı bu denli zıplatacak ne var o ödülde? Neden bizim için de böyle mutluluk veren bir şey yok? 

Ve sabah! 
Büyük bir şangırtıyla aynen panço gibi havalandım yataktan! Hani böyle şangırtılar falan duyunca insanlar "yataktan deprem oldu" korkusuyla kalktıklarını söylerler ya... Ben de öyle olmadı. "Eyvah! Evin hangi kısmını çökertti ?" diye fırladım. Anında cevabı buldum. Ayna! Kapının girişinde duvara dayalı duran boy aynası! Kimse dokunmuyordu ki o aynaya... O yüzden dayalı olmasının bir sakıncası yoktu. Kıçıyla mı, kuyruğuyla mı devirdi bilemem. Belki de aynadaki suretiyle oynamaya kalkmıştır. Ayna umurumda değildi. Üstüne düştüyse, kıymaya dönmüştür diye korktum. 

Elim ayağım titreyerek açtım kapıyı, yediği haltın başında,  kuyruk sallayarak karşıladı. Öküüüz! Tasmasından tuttuğum gibi salona kapattım iti! İşte böyle anlarda ne Panço ne canım, ne oğlum falan  yok... "Yürü lan, it!" 
Sabahın altı buçuğunda 170 cm lik ayna kırığı temizlemeyecektim, "hadi gel benimle!" demeseydim.  Ne yapalım. Hataları süpürürüz, toplarız, atarız. 

Ayna kırılınca uğursuzluk gelir ya aklına... Benim tam tersi oldu. "Vay be! Büyük bir şans geliyor!" dedim. Tamam yaa, ben tersimdir! Arabayı da geri geri daha iyi kullanmıştım zaten. 
Salkımsöğüt sen bir devri tamamladın ya, bu ayna da yıllar önce sen ofisini kapatırken bana gönderdiğin aynaydı. Arada çatlak kalmasın dedi Panço.  Tıkadık sıvadık. 


Sabah kargalar daha cıvıldamazken yapılan ev temizliğinden sonra, yürüyüşe çıktık. Birgün önce kakasını yapmamıştı beyefendi... Büyük bir torba aldım yanıma... Mahalleyi çişimizle kutsadıktan sonra parka girer girmez yaptı. Allahım! Şu bok toplama faslı yok muuuu!!!!! Gözünü seveyim kedinin yaaa... Kurban olayım ben ona yaaaa! Mısırlılar biliyorlarmış bu işi.. Mezarlarına bile koymuşlar kedi totemlerini... Kutsalım,  pirim, pir-ü pakım benim yaa... 

Eğer köpek birgün önce kakasını yapmadıysa ilk yaptığına oldu bitti gözüyle bakılmamalıymış... O gün sokağa çıkarken iki torba alınması gerekiyormuşmuş... Bugün bunu öğrendim. Beş dakika sonra ilki kadar büyük bir boşaltma daha yaptı. Etrafa farkında değilmişim gibi bakınıp salına salına uzadım ordan... 

Eve döndüğümüzde, bu kez ödül yerine mamasını yedi. Hiç yüz vermedim. Aynayı mı ödüllendireyim? Hıh!
Sonra... Divanda son marifetini buldum. Gizli marifetini. Mutfağa girmiyor diye pek bir seviniyordum. Meğer beni uyuttuktan sonra keşif yapıyormuş... Masanın üzerine kağıdıyla bıraktığım ve sabah kuşlara vermeyi düşündüğüm bayat poğaça kağıdı ütülenmiş halde divanda duruyor! Ve etrafta ufacık bir iki kırıntı. Vay puşt, vay! Gece boş durmamış ağzı. Panço hırsız! Belki hepsi öyledir! 
Ya bu kesinlikle bir planı uyguluyor. Beni uyutuyor, kandırıyor! Bildiğini okuyor!
O korkuları da hikaye çıkacak yakında. Söylemedi, demeyin! 

Ha, bu arada kediye özel servis var. Ayna kıyametinden sonra tabii ki divanın altında kutu kılığına girmişti. Fırça sesiyle çıktı. Suyunu ayağına götürdük. Sonra kucaklayıp çiş kutusuna... Götürmesem aklına gelmeyecekmiş gibi davranıyor. O da buna alışırsa ben bir tasma ve iki kayış takacağım ve birini pançoya birini pumaya vereceğim... Artık onlar ilgilensin benimle...  Ne bu be!

1 yorum:

  1. bana da bi köşe yok mu şu evde,gürültü yapmam,bi şey kırmam,çişimi de kendim yaparım yemek verip arada gezdirsen yeter :))

    YanıtlaSil