19 Aralık 2010 Pazar

Annemin cin fikirleri...


Geçen gece, sabah 2.00 gibi mutfağa girdim su içmek için. Tezgahın üstü bulaşık dolu... Bulaşık makinesinde de yeni yıkanmışlar... Birden yarına ne çok iş var diye düşünüp içimi kararttım, ama sonra ne yaptığımı bile farketmeden makineyi boşaltmaya başladım. Kirlileri ortadan kaldırırken, aslında bunun annemin taktiği olduğunu hatırladım. Olmadık zamanda işe kalkıştığında,  "şimdi yapasam, yarın kalktığımda komşu yapmış gibi olur." derdi... Nasıl bir kandırmacaysa... Neden komşu o da belli değil. Ama çok işe yarıyor. Yarına taşımıyorsun o telaşı... Millet buna "bugünün işini yarına bırakma" der... Ama herkes bırakır. Annem küçük bir oyun oynuyordu, hayalindeki komşuyla... Daha eğlenceli...

Bir başka cin fikrini de ilk kez, dişçiye gitmek istemediğimde duymuştum. "Dişçi koltuğunda otururken, iş bittiğinde, kitapçıya gidip çok güzel bir kitap alacağını düşün" demişti. "Gidecek miyiz peki?" diye sormuştum. Hani boşu boşuna hayal etmeyeyim diye... "Gideceğiz." dedi. Söz verdi mi yapardı. Sen de dişçiye gittiğinde böyle mi yapıyorsun dedim. "Evet" dedi. Dişçiden sonra kitapla mı geliyordu hatırlamıyorum. Ama bu ödül mekanizması harika işliyor. Yapmayı istemediğim ama zorunda kaldığım her işin sonunda kendimi ödüllendirecek bir şey yapıyorum.

Bu kuşlar da annem için... Kuşları sever... Kuşlar da onu... :)

12 Aralık 2010 Pazar

Yaz-ama-mak üzerine...


Bu aralar yazamıyorum. Kafamda yazılıyor bir şeyler de... elim klavyeye gitmiyor. Ben de hem kafamı hem elimi güzel işlerle oyalıyorum. Yılbaşı hediyeleri hazırlıyorum dostlarıma...

Güzel işlere başlamışken, internette bulup kaydettiğim güzellikleri sizinle paylaşmak istedim. Yılbaşı  ağacımı çoktan süsledim. Bu yıl kendimi kırmızı hissediyorum. Bu güne kadarki en yalın yılbaşı ağacı oldu... Sadece ışıklar ve kırmızı elmalar... Sade ve etkili... Aralık'ın pagan ruhuna uygun ... Baharı ve bereketi karşılamaya uygun...  Yukardaki resim gibi... Keşke hangi siteden bulduğumu kaydetseymişim... Büyük olasılıkla country art sitelerindendir...

Yakında yaptığım işlerin fotoğraflarıyla hava atacağım :)) Şimdiye kadarki aşamadan hoşnudum... bittiğinde  aynı duyguları arkadaşlarım da hisseder diye umuyorum :)

3 Aralık 2010 Cuma

ayna gösterisi :)

Boş bıraktım blogu diye azar işittim. Bari son işimi koyayım dedim. Yakında burası kıl olduklarımı yazdığım yer olmaktan çıkıp hobi bloglarına benzeyecek. En çok takip ettiklerimle yarışacağım nerdeyse... :))

Tenekelere sardırdım bu aralar... MDF den bu ayna çerçevesini alalı nerdeyse 1 yıl olmuştu. Ne yapacağıma karar verinceye kadar çok sabırlıyım. Bir köşede atıl durması beni rahatsız etmiyor malzemenin. Ama karar verince hemen bitmiş halini görmek istiyorum. Acilen pirinç levha aramaya çıktım sokağa... Beyhude bir çabaymış.... Bulamadım. Ama aklımda parlak sarı bir teneke var... Attığım yağ tenekesinin ardından ağıt yakacaktım nerdeyse... Ama bir markete girip bira kutularının arasında bana parlak parlak bakan Miller'ı görünce... Hemen iki adet kapıp kasaya gittim. Ve birden ramazanın ilk günü olduğunu hatırladım. :)))

Biralar tüketildi. Tenekeler yıkandı ve kesildi... Balıklar, yıldızlar, ay ve yelkenli... Ama benim bir de güneşe ihtiyacım vardı... Güneş gibi bir teneke bulamadım ne yazık ki... o yüzden çiçekli bir ıce-tea kutusunda karar kıldım... kutu güzel içi berbattı :(

Geri kalan minik yıldızları hazırlardan kullandım... bir kısmı ışığı yansıtmıyor ama, açık kapılar epey ışıltılı... Cep telefonuyla fotoğraf bu kadar oluyor işte...

Ama asıl espri kapalı halinde...
Miller yelkenlisi ve Miller ayının altında seyahat ediyoruz... :)))

Aynayı banyo için yapmıştım. Elektrikçi çağırdım. Derz arasına çakmalarını istedim  ayna asılacak aparatı... İşleri çabuk bitti. İki kişi gelmişlerdi bir aynayı asmaya... O yüzden banyoda kalabalık edemedim. Gittikten sonra astıkları aynayı kaldırıp yapılan işe baktım. Ağzım açık kaldı... Oraya bir demir parçası gibi bir şey sokmuşlar  ve yukarı doğru bükmüşler... Ayna asılınca arkasındaki tel esnemiş... Aynaya bakınca sadece çenemi görür hale gelmişim... İnsanlara ustalık sertifikası verilmeli... Önüne gelen bu işlere kalkışmamalı bence... İki üç ay, dizlerimi kırarak idare ettim. Ama bilen bilir, Feng Shui ye göre bu büyük hata... Yani bu hevesle yaptığım ayna yerinden kaldırıldı, yatak odasına taşındı. Yerine çerçevesini hiiiç sevmediğim büyük ayna asıldı. Şimdi ona yeni bir çerçeve düşlüyorum... Varolan çerçeveyi sökmeden... üzerine yapıştırabileceğim, pratik ve çılgın bir şey... Aklıma gelene kadar, şimdiki haliyle kullanmaya devam  :)

Güzel olmuş mu?