Gidiyor mu?
Evet evet... gidiyor. Valla gidiyor!
Her gün yeni bir haberle uyandık bu yıl. Her sabah böyle kalakaldık televizyonun karşısında. Japonya'daki deprem ve tsunamiyi izlerken bu topraklar sarsılmaz gibi gelmişti...
Van'ı gördük. Hem de kaç kez. Depremin değil insanın öldürdüğünü bir kez daha bildik, ama kılımızı kıpırdatmadık. Oturduğumuz binaların çürük raporu geldi, yıkılmasın diye oy verdik toplantılarda. Evlerimizin mezarımız olmasına razı olduk. Salaklık diplomasını duvarlarımıza astık sandıklardan çıkarıp.
Sonra unuttuk. Çünkü şaşıracağımız çok şey vardı.
İnsanlar sabahları evlerinden toplanırken ne biz ne de onlar suçlarını bildi. "Bir şey yapmasalar alınmazlardı" diyene de kızdık, "Bunların hepsi kılıf, demokrasi adına yapılan sivil darbedir" diyene de...
Yolsuzluk operasyonlarında umutlandık, "düzen"değişiyor galiba diye... Meğer "düzenler" değişmişmiş...Elimiz böğrümüzde kalınca, alışkanlıklarımıza döndük yeniden. "bizden adam olmaz!" dedik.
Biri bir laf söyledi gündem değişti... Oyalandık.
İnsanlar öldü... oyalandık.
İnsanlar ölecek... oyalanacağız.
Ölüm ve yaşamla oyun oynamayın diyen olmayacak.
Öyle ya da böyle, birlikte yaşamayı deniyoruz, becereceğiz.
Gerçeklere doğrudan ulaşamayınca, dosdoğru anlatılmayınca...
Herşeye yampiri bakmaya başladık.
Kuşkulu, tedbirli, güvensiz...
Ama her kedi gibi sadece kendine güvenli.
Kediler sadece bokunu gömmez... fareyi de çıkartır deliğinden. Kimi zaman sabırla bekleyerek... kimi zaman, tilki gibi toprağı kazarak...
2011 de çok çalıştım, az ürettim.
Maddi ve manevi verimli olduğumu söyleyemem.
2011 bol umut verip çalıştırdı, sonra "şaka yaptım" dedi. Hayalkırıklığı ve kızgınlık kaldı elimde. Ama onlarla hayat tatsız gider. Tatsız da olsalar da hakkını vererek yaşar ve bırakırsın. Sonra en iyi bildiğin şeyi yaparsın, çalışırsın. Bir kısmını sergiledim zaten. El çalışınca beynin de çalışacağına inananlardanım. Beyin kısmı bunca hamaratlıktan nasibini aldı mı?
Umuyorum. Yakında göreceğiz. Kıpırtılar başladı...
Kişisel kıpırtılarım rüyalarım. Eh olanca gariplikleriyle yine arz-ı endam etmeye başladılar.
Tabii bu arada hayat biçimimi değiştiren kararlar verdim.
Sevgili Panço ailemizin üyesi oldu. Henüz manzara yukardaki gibi değil. Sanırım Puma kılıklı ile bu manzara hiç yaşanmayacak. O hayatını değiştirme kararını vermedi ve benim kararıma katılmadı. Ama itirazı yok. O da kendi mekanında kendi bildiğince yaşamaya devam ediyor. Saygı duymaktan başka yapacak bir şey yok.
Hayat öyle değişken ki, hergünü aynı rutinde yaşasan da bir öncekine benzemiyor.
Aynı olmadığını, olmayacağını bilmek içimi rahatlatıyor. Yay burcu olduğum için mi bilemiyorum, her değişiklik enerji veriyor.
Bazen de düşürür...
Hepsini yaşamakta yarar var. Birine iyi, diğerine kötü demenin anlamı yok. Hepsi beni ben yapan duygular. Çekmeceye kaldırıp küflenmesine izin vermemek gerekir. Yaşa ve bırak.
Bırakamadıklarına arada sırada göz at. Belki içinde bir ışık görürsün...
Ailenin İzmir merkezinde de değişiklikler oldu bu yıl. Sancılı kararlar, sancılı bir geçiş süreci yaşandı. Ama gelişmeler harika oldu. Dilerim hep böyle gider. Sevgili kardeşim nam-ı diğer Bahama Kartalı, artık kanatlarını açtı. Bir de benden kurtulsa, acayip uçuşlar yapacak :)
Eh bunun için bu yıl bereketi, şansı, kısmeti falan davet ediyorum. Sağlık ve huzuru da yanlarına alsınlar diyorum. Kulağım kapı zilinde. Ya da en iyisi aralık bırakmak o kapıyı. Her eve uğrasınlar... Biraz yorulsunlar bakalım. Bizim gibi çalışkan olsunlar...
Aaa!
Yahu ben bu yıl piyango bileti almadım. Kapıyı ardına kadar açık bıraksam ne olacak ki!
Hay bin kunduz!