9 Temmuz 2011 Cumartesi

Kabak demişken...




Kendi kabağım beni buldu ve başıma patladı :) Aşağıda gördüğünüz hala ismini bulamadığım şahsiyet 7 Temmuz gecesi, Yasemin'le kitapçı, atölye, malzeme alışverişi, arkasından kahve ve sonra bira muhabbetinden dönerken, Pet Premier'in önünde rastladım bu yakışıklıya. Erkan, kanı kedilere bir türlü ısınmayan (bir tanesi hariç) köpeklere düşkün, ama köpeklerin resmen ona aşık olduğunu gördüğüm bir arkadaş. Tabii ki bu sokak elemanını da beslemiş. (Köpekleri hiç geri çevirmez.) Duvar dibinde oturuyordu. "A, sen ne güzelsin yahu!" deyip başını okşadım. Sadece bu. "A, ben de seni bekliyordum! Hadi gidelim!" dedi. Israrlı, kararlı, peşime düştü. Düşer bunlar insanın peşine... ama bir yerde sıkılırlar, ilgileri dağılır. Karşı cinsin kokusu ya da yemek kokusu ya da onların beyinlerinde hangi düğmeye bastığı bilinmeyen bir kokuyla neyi izlediklerini unutup giderler. Bu unutmadı. "Oğlum, git işine ya... Nereye geliyorsun? Dön hadi" dedim, tınmadı. Önümde genç bir adam yürüyordu. Kiminle konuştuğumu merak edip döndü. Halimizi görünce güldü tabii ki... Gecenin bir vakti köpeği yapmak istediğinin dışında bir şeye ikna etmeye çalışan bir cahil gördü. "Çocuklarla, köpekler kimi seveceklerini bilirler!" deyip gitti. 
"Kendini yamamak için elçi mi tuttun lan" dedim. Cevap vermedi.  
Trafik ışıklarına geldik. Koca bir cadde geçilecek. İşte burda kalır. Geri döner.  Mahallesinden epey uzaklaştı dedim. Safım tabii...   Işıklar yeşile döndü, ben arabaların arasından zikzak çizerek (hiç biri ışık tam kırmızı olduğunda durmaz ya) karşıya geçtim. Aaa! beyimiz, kurallara uyup arabaların önünden geçip yetişti. 
Sokağıma döndü... Bahçe kapısını açtığımda "Ha, burası mıydı?" diye sormadı bile... Açılan kapıdan benden önce girdi. 

Gece serinliğinde ağaçların altındaki sıralarda sohbet eden apartman komşularımdan bir genç kız çok korktu hazretten. Onlara yanaşmadı. Apartman kapısını geçip ön taraftaki bahçe kapısına gittik. Ordan benim de çıkacağımı sandı. Dışarı çıktı kapıyı kapattım. Çok şaşırdı! Hayalkırıklığını insanın yüzünde de görebiliyor insan, hayvanda da... Suratı olan her yaratık duygularını anlatıyor sanırım. Balıklar hariç! Ön dairede oturan komşularım da ilgi gösterdi misafirleri genç kız balkondan atlayıp gelmeye kalktı sevmek için. "kapıdan gelsen daha iyi, nasılsa gitmiyor" dedim. Gitmediği gibi, bahçenin demir kapısını açmaya çalışıyordu. Kardeşi köpekten korkan komşum da onu eve çıkarttı ve elinde bir tas suyla geldi. Bahçe kapısı açıldı içeri girdi. Suyunu içti. Apartman kapısının önün yattı. Gitmiyor. "Evde kedim var, alamam ki ben seni." Ama apartmanda
bir sürü köpek ve kedi sahibi var. Bu yarım dünya orda yatacak ve giren çıkanı taciz edecek. Artık onu ordan çıkarmak da zor. Neyse yukarı çıktım. Unutmak için. Tam ışığımı yakıp perdeleri kapatırken bahçede bir kedi! Yatan yaratığa bakıyor kocaman gözlerle. "Bu ne ayak be! Ne işi var bunun burda? Uyuyor galiba... şöyle bir gitsem yanına... Koklasam falan..." minik adımlar, komanda sürünüşüyle gidiyor üstüne... Amının! Dur be! O talimlidir, kedi kovalamaya. Sürek avı bile yapmıştır yaw... Yol boyu yanından geçtiğimiz kedilere aldırmadı ama... Belli mi olur? İt o. Bildiğin sokak mafyası! Hemen balkona koştum. Amanın. Uyuyor. Hiç bir şey umrunda değil. Ama beni görünce melül melül bakmaya başladı... Bir başka komşum işten dönüyordu o sırada... Bizim muhabbetimize katıldı. Macerasını anlattım. Bizimki kalkıp kedinin yanına doğru salına salına gitmeye başlayınca kendimi aşağıda buldum. 
"Heheheh... İyi kandırdım değil mi?" suratıyla döndü, eski yerine yattı.  Sohbet ettik komşumla...  O da yattığı yerde dinledi...  Offf off of! diye sesler çıkardı. Sonucu biliyordu sanırım. Ben geciktirdikçe sıkıldı. Balkona mı koysam acaba? dedim... Neden dedim? Allah biliyor! Kesinlikle bir akıl yok bu cümlede! İçgüdüsel, duygusal,  mantıksız ve delice! Deneme yaptık. Gel dedim. Baktı. Tamam gelmeyecek dedim... Gittim kapıyı açtım. Komşumla içeri girdik... Daha kapı kapanmadan, merdivenlerden inip aramızdan girdi. Ve doğru asansöre gitti. Komşumla bakıştık. O da evinde kedileri olduğu için başımda patlayan kabağın büyüklüğünü hissetti ve sanırım çok acıdı bana. Yardım istedim. Eve sokarken kedim onu görecek. Bu nereye gidecek girer girmez belli değil... A, evde varmış av mı diyecek? Neyse içeri girdik. Poposundan itip çalışma odasına sürdüm... sonra balkona... Sonra kapıyı kapattım. Kalbimim atışı boğazımda kapıya döndüm aptal bir sırıtışla... Delice  alınan kararların adrenalini olağanüstü oluyor... Drug kullananlara acıyorum... Bunun tadı hiç bir şeyde yok! 
Bu koca gemi içeri girerken gördü kedim. Koltuğun altına tıkıştırmış kendini. Bir saat sonra falan çıktı ordan. Daha rahat olan divanın altına koşturdu. Baktı ses falan yok. Çıkıp geldi, fırçayla kendimi affetirmeye çalıştım. Yemeğini yemeğe bile razı oldu. Ama sanırım tuvaletine giderken balkonda bir yaratık olduğuna uyandı. gidip baktı ve divanın altından dün geceye kadar çıkmadı. Kabak no: 2 Küsmüş bir kedim var. 
Ve ben o gece hiç uyumadım. Yemek yiyemedim. Adrenalin bir türlü inmedi anasını satayım. Sabahın köründe  aradım arkadaşlarımı. Şok geçirdiler tabii... O saatte aradığım vaki değil ki... Belki henüz yatmak üzereyken falan olmuştur. 



Balkondaki yabancıya bir tas su verildi. Bir de kilim atıldı. Kilimi görünce misafir edileceğine inandı hemen kendini üstüne atıp uyku pozunu aldı. Yukarıdaki resimde görünen turuncu kap benim süzgecimin altı... O sabah kedimin mamalarını ödünç alıp konserveyle karıştırıp verdiğim mamasının 30 saniye de temizlenmiş hali... o kap artık saksı olacak! Yeni kapları minik leğen biçiminde... Yuh! dedim gördüğümde... Bu ne be! Kedilerin minik ve zariftir kapları... E, bu cüssedeki hayvana bu yakışır dediler... Bu zayıf haliymiş... Üç hafta içinde iyi bir bakımla daha da irileşirmiş... Kabaklar sulanınca büyür ya... Hayatımın değişeceğini biliyordum. Artık eskisi gibi olmayacak diyordum... Ama bu kadar mı olur be kardeşim ya... Evde kapı varmış benim. Aa! Şimdi onlar kapanmaya çalışılıyor... Tabii 4 yıldır hiç kapanmadıkları için, unutmuşlar işlevlerini... Tak tuk, güm pat sesleri duyuluyor artık benim evimde. Ev üçe ayrıldı. 
İki oda ve banyonun minik bir koridorla birleştiği yer Puma kılıklının... 
Çalışma odası ve balkon yeni elamanın. 
Salon, mutfak ve giriş, benim... 
Evde iki can var... Ama ben yalnızım! Ne kadar sürer bu durum bilmiyorum. Barışın geleceği günleri dört gözle bekliyorum. Biraz zor gibi... Biri 15 yaşında bir kedi... Biri yaşı henüz belli olmayan, son iki güne kadar özgür yaşamış bir köpek... Bendeniz de onları birbirleriyle uyum sağlasın diye umut eden bir salak! 
Ertesi gün hazret yıkanmaya gitti. Üç hatun tutup küvete sokamadık. Erkan gelip tek başına laap diye indirdi küvete. Vay canına! Kepek bakarken kas yapmak gerekiyor demek ki. Neyse hayatında yağmurdan başka su görmemiş tipi yıkamak çok matraktı. Çok korktu. Özellikle poposuna dokunulduğunda çok sinirlendi. Ama hiç ısırmaya kalkmadı. Tehdidi yetiyordu zaten. İlk kez sesini duydum. Boru gibi. Cüssesine yakışıyor. 
Sonra maması, kapları, tasması alındı. Erkan oyuncağını ve kemirme bisküvilerini de hediye etti ama, onlarla hiç ilgilenmiyor. Oyun oynamayı unutmuş... diğeriyle de ne yapacağını bilmiyor. 
Ve akşamüstü hemen arka sokaktaki veterinere gitti. Kuaför geldi ve traş oldu... Amanın...  O tüylerin altında ne çok façası varmış garibimin. Sokak maceralarını okuyabiliyorsun onlara bakınca... Hep soldan yemiş darbeyi... Koltuk altında da egzaması var... Kuyruğuna ve başındaki tüylere dokunmadılar ama, kendisinin bi tuhaf hale geldiğinin farkında... 


Onun için fotoğraf çekilirken biraz sitemli baktı. Artık balkondan çalışma odasına terfi etti. Ama köpekle yaşam deneyi olan Salkım söğüt'ün dedikleri bir bir çıkıyor. "Dur dur, bekle biraz, kıçına yer ettikten sonra daha fazla şey talep edecek" demişti. Bugün çiş gezimizden sonra ilk kez salona yöneldi. 
"Bir dakka ya, tek odalı değil bu ev... şuralara da bir bakayım.." 
 "tamam, gez bakalım" 
"Vay, ne çok çarpacak eşya var burda... Bu ne? Iyyy kedi kokuyor bu battaniye..." 
O benim kedim. Ona dokunursan seni yakarım"
 "Hıh!Çok korktum"
"Tamam, kokunu bıraktın, gezi bitti"
"Aa, yine mi bu oda! Balkon mu? Boşversene. Ben oralarda da dolanabilirim. Hadi yaa.. bırak!"
"HAYIR!"
"Neden?"
"Ne bileyim ben? Seninle ne bok yiyeeğimi daha yeni öğreniyorum. Sen biraz daha orda dur.! Haa... evet hatırladım. Hala pire ilacı yapılmadı. Her yere saçma o lanetleri. Bir de şu egzaman için bi çare bulalım... Sonra bakarız."  



"Tamam. Şimdilik susuyorum. Oturuyorum ama, suratımdaki ifadeyi görüyorsun değil mi? Hiç hoşnut değilim, bu durumdan. Bu oda çok küçük benim için."
"Benim için de... seninle birlikte daha da küçüldü... Üstelik ben kapalı kapıları sevmem. Ama birlikte yaşamayı öğreneceğiz. 

Bugün yine veteriner faslı var... Kulağındaki o berbat küpe çıkarılacak. Yara yapmış. Canı acıyor. Belediye daha özenli davransa keşke... Bu arada benim oğlanı (hemen benim oğlan oldu) herkes tanıyor. Esnafla arası çok iyi... Onlar da sahiplenilmesine çok sevindiler. "Helal olsun! diyen bile oldu. Bir de bana sor!
Ve daha ilginç olanı!
7 Temmuz gecesi, benimkine benzeyen bir sokak köpeği daha birinin eşine düşüyor ve takip ettiği adam tarafından sahipleniliyor! 
Organize mi bunlar? 
Bir teşkilatın, bir planın kurbanı mı olduk acaba?
Neyse... Onlar da öğrenmiştir... Ne de olsa binlerce yıldır bizimle yaşıyorlar... 
Henüz adı yok... Lütfen oğluma bir ad bulun. Aklınızdakileri yazın. Kedilerimde hiç zorlanmam  isim konusunda... Ama bu yeni bir eleman... Gamsız dedim, kimse sevmedi... Erkan, "yıllarca sokakta sefil bir hayat sürmüş, akıllı bir hayvanın bundan sonra daha iyi bir isme hakkı yok mu? dedi... Evet. Var.
Hadi ona bir isim bulun. Lütfen Şanslı olmasın... Çok klasik :)

1 yorum:

  1. bu bayaa kurt köpeği ayol,güzel köpekmiş,güzel bakıyo :) benim için fazla büyük,sana yakışır.Ama evler buna dar gelir sanki.o kadar façaya rağmen saldırgan olmayıp iyi huylu kalmış olması ne güzel.gözlerine bakınca browni geldi aklıma hem kahve hem tatlı :)

    YanıtlaSil