27 Ekim 2010 Çarşamba

sansür nerde?

Beynimizde... Kişiliğimizde... Karakterimizi yasaklarla oluşturduğumuz için, yasakçı davranmaktan başka bir yol bilmiyoruz.

Süperego, yetişkin anlamına gelen egonun bile önünde. Öyle olmasaydı, karar alan, uygulayan, hakkını savunan, hayatı düzenleyen ego bu denli karalanabilir miydi? "Çok egoist!" Neden? Çünkü benim dediğime katılmadı. İstediğini yapıyor. Sen neyi yapıyorsun? Toplum ne isterse onu. Özellikle de iktidar ne isterse onu. Çobanı seven bir milletiz. Hele de o çobanın sesi gür, kavalı nameliyse... Takıl peşine git. Kendi fikrini oluşturan, yetmezmiş gibi bunu dile getiren biri varsa sürüde...  -Kuuurtt! nerdesin? Yi bunu!

Büyük ölçekte durum bu... Küçük ölçekte de aynı. Aile içinde, işte, okulda, dernekte, sokakta, markette... Birileri yönetildiği varsayılan herhangi duruma eleştiri getirdiğinde "hakaret" olarak ele alınıyor. Tavsiye edilen  de SUSMAK.

Hele de iktidar gibi bir hasleti varsa bunu söyleyenin... Ona karşı gelmek bile "kaka" olmak için geçerli neden. Peki susan sizden yana mı?

Süperego, egoyu susturabilir. Cebir ve hile ile herşeyi yapar. Egosu gelişmeyen birey de kendini korumak için en iyi bildiğine sarılır. İD'e... annebabanın karşısındaki çocuk gibi tepinir. Tepkileri medeni olmaktan çıkar, hakarete ve vandallığa bile varır. Diyelim ki çocukça tepkiler gücü eline geçirdi. Bu kez roller tersine döner. Düne kadar çocuk olan, ebeveynini taklit eder, eski ebeveyn ise çocukluğuna sahip çıkar. Al sana dönme dolap gibi bir kısır döngü! Akıllı ebeveynler mi isteyelim yoksa birey olmayı başaranları mı? Ben ikinciden yanayım... Çünkü birey olan doğrunun nerde olduğunu görür ve kararını değiştirebilir. Bu yüzden dünyası yıkılmış gibi davranmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder