13 Ağustos 2011 Cumartesi

önüm, arkam, sağım, solum köpek...

Kedim, gizli kapaklı görüştüğüm sevgilim gibi oldu... Gündüzleri kapı açık ama, ikisi de birbirine yüz vermiyor. Tamam, Panço'nun kızı çok merak edip üstüne gitmemesi harika bir şey ama, kız ya divan altında, ya örtü altında... Yemeğini yesin, tuvalete rahat gitsin diye geceleri ara kapıyı kapatıyorum. Sanki ben o rahat hareket etsin diye değil de kendini yatak odasına kapatsın, sadece suyla beslensin demişim gibi davranıyor. "Kızım git, haddini bildir, şöyle bir ortalıkta salın, alem kaplan görsün..." Yook... O, dışarıdaki gürültücü, kocaman yaratık orda dursun, bana bulaşmasın derdinde...
Benimkinin bebekliğine benziyor bu velet :) 
Kedileri öyle özledim ki, bir arkadaşın gönderdiği PPS'i JPG dosyasına çevirmek için Biragöbe'ni esir aldım dün gece... Zengin olunca sana bir fıçı bira göndereceğim Biragöbee...:)) 
Benim çakma Puma'nın son marifeti de tuvalete gitmemek. 
İçimi kabak bıçağı gibi oyuyor. Bilerek yapmıyorsa ne olayım!
Birlikte banyoya kapanıyoruz. Dışarı çıkmak için bağırıyor, kapıyı açmaya çalışıyor. Sonra "İyi madem, burda kapalıysak bari çişimi yapayım" diye kumuna giriyor. Katır gibi işiyor!!! 24 saatlik çiş tutmanın sonu. Bir zahmet kakasını da yapmayı lütfediyor. Bunadı mı acaba ya? Hayvanlarda var mıdır bunama?
Bunak değilse, kesin manyak!


Kaprisin bini bir para. Bakalım bu işin sonu neye varacak? Köpeğe iyi kötü bir şey öğretiyorsun da... Kedinin o hep hayran olduğum başına buyrukluğu bu kez dert oldu. "Çıksana len dışarı" dediğimde öyle boş bakıyor ki suratıma. Sanırsın hayatında ilk defa görüyor beni. Ama kuyruk sinirini ele veriyor. Altına yastık koysam kabarır pamuklar...  Eski günleri özlüyor muyum? Bir anlamı olmadığı için, düşünmüyorum bile... Çünkü hayat değişti. Ben büyük bir kedi olarak uyum sağladım, o küçük organizma, hala direniyor. 


Keyif düşkünü şeyler!!!! Çok haklılar. Hayat bunun ötesinde ne ki zaten? Bir çamaşır sepetiyle bile mutlu olmayı bileceksin işte! Taa ki, kendilerine rakip gelene kadar. Köpeğe genellikle razı oluyorlar diye biliyordum ama, benimki iyice faşist çıktı. Kendinden başka kuş tanımıyor. Pasif faşist olur mu? Benimki tek örnek mi acaba? Üstelik balık burcu... Duygusal, şefkatli falan olması gerekiyor. Hikaye!!!

Bu arada Panço artık otur deyince oturmayı öğrendi. Ama o da inatçı! Şimdilik ödül yüzünden oturuyor. Ama en azından otur demenin ne demek olduğunu anladı. Sıra "Yat!" komutunda. Başını bastırın diyorlar. Değirmen taşı kadar ağır oluyor direnmekten... Nereye bastırıyorsun? En kolayı, oturttuktan sonra ön ayaklarını tutup çekmek. Salak salak bakıyor önce, sonra ödülü alınca, "ha, bunu vermek için yere yapıştırdı beni' diyor herhalde... Daha ilerleme kaydedemedik... Bugün, kapı önündeki heyecanla dışarı atılmasın diye eğitim verdim güya... güya, çünkü çoğu çekişmekle geçti.
"Bekle!"
"Ne beklicem be, çıkalım hadi!"
 Hayır"
"YUH! Yine mi içeri, daha yeni çıktık be!"
 Beklemeyi öğreneceksin!"
"Nah öğrenirim!"

Sonra intikam alıyor. Sokaktaki kedilere iyi davranmayı, görmezden gelmeyi unutuveriyor. Öyle puşt ki!
"Ben var ya, bunları bir lokma da..."
"Nah yutarsın, öküz! yürü!"
"Bak, bak, bak... orda bir tane daha var!"
 "Yürü len!"
"Aa, kuş, kuş!"
"Koş koş... belki yakalarsın salak!"

Bu muhabbetten sonra, evde mamadan çıkartıyor hırsını. Sonra duruluyor. Boş ver yaa... iyi geçinelim biz. Ben seni seviyorum... Bunlar ikimizin de duyguları. Her ilişki gibi, inişli çıkışlı işte. Evde hareket bol valla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder