28 Mayıs 2013 Salı

Bir Taşınma macerası...


Taşınmanın en kaotik yanını yaşamadan önce böyle bir manzara karşıladı bizi... Sabah 8.30 gibi istanbul'dan yola çıkıldı. Tabii ki yola çıkmadan önce kediler taşıma sepetlerine kondu ama Ateş Kaptan'a 1cc pasiflora verildi. Aaa! Mucize! yumuşacık bir kedim var! Panço için acele etmedik, çünkü yola nasıl tepki göstereceğini bilmiyorduk. Eh hemen belli oldu zaten. Heyecanlı yaratık! Büyük tepkiler göstermedi ama, bir türlü huzur bulamadı. Arka koltukta güya örtü var... on dakika içinde yumak haline geldi. Körfezi geçmek için feribotu beklerken 2 cc de ona verildi sakinleştirici, biraz dolaşıp çiş yapması, ayaklarını açması sağlandı... Amanın ne güzel, oturmayı başardı sonunda oğlum! Saat 16'ya kadar Ateş Kaptan yok gibiydi. Puma kılıklım zaten bir on dakika bağırıp isyan ettikten sonra kaderine razı oldu ve susmuştu. Ateş kaptan'da bir süre sonra sustu ve neden sustuğunu az sonraki kokulardan anladık! Sepetine koyduğum minderi becermiş! Yeter ki sussun, biz kokuya razıyız! 


Ve sonunda Gencelli. Köpekler birbiriyle tanıştırıldı. Sorun yok! Ama büyük şaşkınlık var. 
Bahçedeki şezlonglara kendimizi atıp yol gerginliği bu manzaraya karşı birer birayla yatıştırıldı. Önceki ev sahibinin bıraktığı yataklar hazırlandı. Ve ilk gece, kedilerle ilk kez aynı odada geçirildi. Ne dalaşmaya, ne oynaşmaya niyetleri vardı. Sadece tanımaya çalışıyorlardı... 


Bu Aliağa'ya söküme gelen hayalet gemi... Epey bir süre çok yakında zincirinin ucunda salındı durdu... sonra bir gün geldiği gibi yok oldu. Nedense çok üzüldüm gidişine... ışıksız, terkedilmiş hali içime dokunuyordu... onca yıl hizmet verdikten sonra... git hurda ol! 


Bahçenin diğer tarafı... plaj. Taşlı ve yosunlu... sonra temizleniyormuş bu yosunlar, o yüzden plajda bir türlü kum birikmiyormuş. Buralı arkadaşların anlattığı bu. 


Gencelli koyu... biz diğer uçtayız. Uzakta görünen dikdörtgen bina yeni yapılan otelmiş. 


Evin girişi... araba girişi gibi... Ama otomatik değil, elle çekiyorsun. Bu eve geldiğimden beri kas yapıyor kollarım. Karşılıklı köpek kulubeleri... sakinlerinin adı Mavi, Sultan ve Bennu... güya orda kalıyorlar. Yalan. Hepsi balkonda! ve Bahçenin muhtelif yerlerinde... İyice yerleştiler... Ne bileyim, dışarda tutamadım onları. Ya beceremedim... ya da ... beceremedim işte! 


Ertesi gün bizi sağsağlim eve nakleden kardeşim tekrar İstanbul'a döndü... Bu kez eşya nakliyesi için. Ve bendeniz de kolları sıvayıp gıcık olduğum koyu kahverengi boyanmış duvarı beyaza çevirdim. 


Taşı doğala yakın oyuntularından faydalanıp biraz eskitme havası yarattım. 


ve sonunda bu hale geldi. Sonra sıra yan duvarlara da gelecek... ama henüz değil. Çok iş var çoook!


Eşyalar gelir. Panço bahçede saksıları denetliyor! Maalesef kayıp çok! Benjamin ve Yuca ölür!


Eşyalar salona yığılır. Adım atacak yer kalmaz! Bu işin altından nasıl kalkılacak diye melül melül bakılır!


Tavanda kedi var!
Ateş Kaptan bile akıl erdiremez bu karmaşaya! 

Arkası yarın! :))



3 yorum:

  1. ne güzel fotolar çekmişsin..beyaz tuğlaları çok sevdim,yeni ev evdeki herkese şans getirsin :)

    YanıtlaSil
  2. sağol dostum :)) gel de şarabımızı içelim şu bahçede... az kaldı, ev yerleşmek üzere

    YanıtlaSil
  3. Kübalı kız süper olmuş o tekneye, ah o gemide ben de olsaydım :)

    YanıtlaSil