5 Temmuz 2013 Cuma

Gencelli'ye devam...

Çok ara verdim. Elimde değildi. "Gezi" aklımı geziye çıkardı. Benim gitmemi bekliyorlarmış. Alçaklar! Lan 28 yıl kaldım şu İstanbul'da bi şöyle ağız tadıyla kaynamadın be! 
Eylem saatleri de uygundu... Kediyi köpeği gezdir, besle, git gaz ye! 
İçim serinledi günlerce! Helal olsun! 
Ama bilgisayar başından kalkılamadı tabii ki... Hani bir tweet atlarsam, bir eksik paylaşım yaparsam facete, sanki ihanet edecekmişim gibi geliyordu meydanda olanlara... 
Fragman güzeldi. :) Bakalım film nasıl çıkacak?
Efeniiiimmm... Gelelim ev durumlarna... ve de ev ahalisine. 
Aşağıdaki tip Mavi. 

Kendisi Husky olup 2 yaşında bir erkek çocuğudur. Sevgi delisidir. Eğer okşanmazsa elini tutar ağzıyla, ne istediğini anlatır. Yattığı yer kazan dairesi. Hemen mutfağın yanındaki ardiye. orası serin geliyormuş hazrete. Ama şimdi orada yatamıyor. Ne halt edeceği belli olmaz bunların. Bir boruyu falan dişler, çekiştirir... Neme lazım. Eski alışkanlıkları konusunda çok ısrarlı değil bu hayvanlar neyse ki... Şimdi serin neresiyse oraya seriyor postunu... Genceli de bu sorun değil. Çünkü hep serin anasını satayım! 
Geceleri hala yorganla yatıyorum desem? 
Bir rüzgarı var... Aman Allahım! Kesildiği zaman sessizlik ürkütüyor insanı! 
İzmir'e indiğimde ancak terleyebiliyorum. 
Yani burası tam bana göre! 


Bu kızın adı nedense Bennu! Hem söylemesi zor hem neden insan ismi koyuyorlar anlamadım. Bazen şaşırıp Ebru diyorum. Aldırdığı yok! 
Bu kızcağız da çok genç. Annesi de bizimle... O ayrı bir hikaye, ona özel bir yazı döşeneceğim. Adı Sultan ama, ağzımdan hep aslan çıkıyor! 
O zıpkın gibi de, Bennu hastaydı geldiğimizde. Ayağa kalkamıyor, kalkarken dengesini kaybediyor ve sallanıp duruyordu. Meğer gençlik hastalığını atlatmış. Atlamış ama, ömür boyu taşıyacağı arızalar kalmış.
Veteriner Kerem geldi. Acayip kafa biri... Bir kulak damlası ve 4 ay devam edilecek Nevitan önerdi. 
İlk günden beri B vitaminine devam ediyoruz. Vee... Artık önümüz sıra koşturuyor. Bazen yolun ortasında durup aniden bize dönmek isteyince devrildiği de oluyor ama, toparlanıp yine koşmaya devam ediyor. Düştüğü yerden kalkması da daha çabuk olmaya başladı. Tek anlaşamadığı köpek Mavi. Aynen bu resimde görüldüğü gibi balkon kapısının önünde yatıyor ve öldür allah Maviyi içeri sokmak istemiyor. Çıkardığı sesler kaydedilse, fantastik bir filmde rahatlıkla "yaratık" sesi olarak kullanılır. 
Mavi her zamanki sakinliğiyle sadece açık kolluyor. Ve balkona dalıyor :)


Ve İşte Mavi! 
Kardeşime göre adı ÜÇ olmalıymış... Kırık kulağıyla saat üçü gösterdiği için :))))
güleryüzlü dedikleri cinsten bu oğlan.
Bir de havlamasına ölüp bitiyorum. Kesik bir hav hemen ardından melodik bir Uuu! 
İzmir dönüşü kapı önünde karşılaması  ise daha uzun bir uluma :)
Yürüyüşlerde karşımıza havlayan bir köpek çıkarsa, sürüyü ilk terk edip dört nala eve koşan Mavi oluyor!
Asla kavga etmek istemiyor! Tırsak! Ve evine çok bağlı. Kendini güvende hissettiği yer bahçe. 
Yine de Panço'ya güveniyor. İlk başlarda ikinci sokak başından hemen eve dönüyordu. Şimdi çok daha uzun yürüyor bizimle. Ama bir de arabalara arkasını dönüp durmasa yol üstünde! Arabanın üstüne yürüdüğünü bile gördüm. Öylesine saf ki! Gencelli de köpeklerin bu saflığını bilen çok neyse ki, herkes sahilde 20 km ile gidiyor. Hatta durup salak köpeklerin yoldan çekilmesini bekliyorlar :) 


Kamyonun dibinde flu olarak görünen köpek var ya... O Bennu. Ben metroya gitmek için otobüs bekliyorum. Ana yolun karşı tarafındayım. Ve o benim peşimden gelip otobüse binene kadar bekledi orda. Gözünü bile ayırmadı üstümden. Benim panço evde kapalı. Sultan da takipteydi, gidin lan eve diye azarladığımda bile bırakmadılar ama, o bir yerden sonra pes edip dönmüş sanırım. Bennu vazgeçmedi. Mavi zaten girişimde bile bulunmadı. Ne varsa dişilerde var anacıım. Bağlılık, kadir kıymet bilmek, gözetmek, korumak, beslemek, sevmek... Sultan'ın kızına ve hatta arada bir ziyaretine gelen oğlu Baby'e şefkatle masaj yapması görülmeye değer... Dişleriyle tüylerini didikliyor... Çok acayip bunlar, çok... İki ayda sahiplendiler. Benimsediler. Hatta, kedime bile tahammül etmeye çalışıyorlar. 

Ahh!
Kedi meselesi. Kovalamayı seviyorlar. Bir tanesini üçünün elinden sopa marifetiyle kurtardım. Sopayı yiyecek olan da benim Panço'ydu. Kedi kendini çitlerin üzerine attığında kalp krizi geçirir gibi nefes alıyordu. Ateş Kaptan da bahçeye arzı endam ettiğinde aynı muameleye maruz kaldı. Ama zılgıtı yediler. Hemen bahçeden atıldılar. Bir-iki... derken baktım, benim yanımda yan yan bakmakla yetiniyorlar Ateş'e... amaaaa... biraz uzaklaştığımda safari başlıyor. Heyyyt! diye bağrınca ekip anında bahçe kapısına gidiyor. 
"Ulen yine atacaktır bu bizi, en iyisi paşa paşa biz gidelim." 
Artık atmıyorum. Onların yanında oturup Ateş'e tahammül sınırlarını yükseltmeye çalışıyorum. 
Ve benim oğlan! Ateş! Punduna getirdiğinde Mavi'ye tokat bile atıyor. 
Aklına güveniyorum onun, bir de sezgilerine... Çünkü kızların daha tehlikeli olduğuna uyandı. Onlarla doğrudan temasa girmekten kaçıyor. 
Ve artık Ateş Gencelli turuna çıkıyor. Ona yasak yok.
Ama panço da çıkmaya kalktı. Tanımadığım bir sürü insan tutup getirdi eve... Herkes tanıdı onu,ben de onun sayesinde herkesi. Bahçe çitleri değişiyor şimdi onun bu özgür willy tavrından ötürü!
Çünkü ilk kaçtığı gün tasmasını çaldırdı dingil!
Şimdi evde hapis... bahçeye de anca bir yere bağlanabiliyorsa çıkıyor. 
Mutsuz. E  ben de mutsuzum. Kaçıp elalemin bahçesine dalması, orda ne olduğu belirsiz şeyler beslenmesi...  sanki sokağa atmışız gibi milletin laf çakması hiç hoş değil. 9 kapının iti olunmaz, kır kıçını otur diyoruz, anlamıyor. E, biz de anlatmanın yolunu bulacağız. Ettiğimiz masraf da cabası!


Karşınızda ateş kaptan. Kilimi derleyip topalamış, Panço'nun kenara sıkıştırılmış yatağına kurulmuş. 
Burası çalışma odam. İlk düzeni... Masayı tam balkon kapısının karşısına ya da denizin karşısına koymuştum. Gördüm hanyayı konyayı! O rüzgar habire göğsümde patlıyordu. Bir türlü çalışamadım. Huzursuz bir kaçma isteği falan. Sonunda uyandım işe. 


Dün değiştirdim masanın yerini. Koltuk birazcık ortada kaldı gibi oldu ama, keyfe keder! Balkon şimdi yanımda, rüzgar odada ama, beni sadece yalayarak geçiyor. 


Bu divan artık çalışma odamda. O yastıklar ne mi?


Yastık kuyusu yaptım kızıma. Ateş denen yaratığın tacizlerinden kurtarmak için. :)))


Ve balkonda manzaraya karşı uyuyan Panço
Hepimiz yine bir odaya tıkıldık :)  Ben nerdeysem onlar da orda... Pardon, Ateş kaptan galiba üst katı ele geçirdi... Yatağa yayılmıştır. 


Her zaman bir koridorda duran lalelerim artık merdivende... 
Resimleri bile asmaya fırsat bulabildik... Hepsi bitti mi? Hayır. Asla hemen yerleşilemiyor. 


Yeni bir şeyler yapmaya bile fırsat buldum. Üç odanın hangisi WC? bilmece çözmeye gerek yok. 
İşareti koydum! O tahta parçası burdan değil. Taaa Şile'den... Atmaya kıyamamıştım. Yelkenli gibi durmuyor mu?


Çok da marifet gerekmiyor. Çizin kesin hemen kenarlardan farklı bir renkte dikin... 


Asmak için bir de martı buldum! Yelkenliye eşlik ediyor.


Yolcumuz çoook uzaklardan geldi. Küba'dan :)
Nazancım, senin kız senin gibi, gezmeyi seviyor!



1 yorum: