23 Temmuz 2013 Salı

boş durmak yok...


İlk yatılı misafirim... Özlemim... İstanbul havası getirdi. Herşeyden önce o güzel yüreğini getirdi. Ama hiç bir şey anlamadım gelişinden tadı damağımda kaldı. Doğru dürüst çekişemedik bile. Geleli yarım saat olmadan mutfağa girip iş yapmayı düşünen bir kadınla çekişmez de ne yapar insan. O benim hayatta katlanabildiğim ve sevdiğim tek başak burcu insanı. Titizdir, muhteşem evsahibidir, güleryüzlüdür ama kıldır işte :)) herşeyi kendi yapmak ister. Kimseye yük olmama derdinde... dinlemeyi bilmeyen kadınlardan. 


Gülmek en çok ona yakışır!

Gelmeden önce sordu, "ev hediyesi alacağım, neye ihtiyacın varsa söyle." Hiç ikiletmem. Rondo dedim. Kağıt hamurları yaparken benim arçeliki halletmiştim çoktan. Anneminkini de bulamadık bir türlü. Şimdi harika bir blenderım var... acı biberli sosuma kavuştum sonunda. Teşekkür ederim arkadaşım. Hediyen harıl harıl çalışıyor :)


Hediye kutusu atılır mı hiç? Asla! üstü kesilir.


İki kat gazete kağıdıyla kaplanır.


Boyanır.


Artık peçeteler de atılmaz bende... Onlar hemen yerini bulur. İçi de boyanır. 


Bir de kulp takarsın...


Al sana, hiç bir yere sığmayan büyük boya tüpleri için derli toplu bir sığınak. 


Ve hazır boyalar çıkmışken ortaya... Sıra Salkımsöğüt'ün hediyesine gelir.
Birlikte tahtakale, kapalıçarşı gezisi yaptığımız sırada yana yakıla, masa altına konan bu tahtadan arıyordu Salkımsöğüt. Hani eskiden memurların ayağının altında olan hafif eğri tahtalar var ya... Sürekli masa başı iş yapanlar için çok ideal bir şey. Ayağın yorulmasını engelliyor. Bir sokak içinde bulduk aradığını. Bana da bir tane hediye etmişti. Epeydir olduğu gibi duruyordu. Zımparasız olduğu için evdeki hayvanatların tüm tüylerini takı diye üzerine takmış. Sıkı bir zımpara ve silme işleminden sonra beyaza boyandı...


Ve yine artık peçeteler devrede... Bazıları boyandı, stencil yapıldı... Peçete kısa geldi doğal olarak. Hiç dert değil. Kenarlar boyanıp stencillendi... 


Ve deli kızın çeyizi gibi masa altındaki yerini aldı. Kardeşim pek üzüldü ayak altında kalmasına... Galiba duvara da böyle bir şey yapacağım hatırı için :))


Anneye bir kalp yapıldı. Anne çiçek sever. 


Ve panço'nun özgürlük günleri başladı!
Denizi sınırsız gördüğümüz an! 
Demirler sökülmüş...


Yavaş yavaş yeni teller çekiliyor. 


Ön bahçeyle arka bahçe arasına bir tahta kapı... 

Ev ahalisiyle, diğerlerini ayırmanın zamanı gelmişti... Sultan hanımla, Bennu'dan koruyacağım ateş kaptan'ı diye, iki dakika huzurlu oturamadık bahçede. 
Asıl matrak olan. Bu kapı yeni çıkmış bir boya ile beyaza boyandı o gün. Damarları görünüyordu...
ama boya tebeşir gibi insanın eline, üstüne başına yapışıp kalıyor. Meğer püskürtme bir vernikle birlikte kullanılması gerekiyormuş. İki gündür o boyayı silmeye çabalıyorum. Hiç zorluk çıkarmıyor. Ne sürersin sür her şeyin üstünde kalıyor. Ama bitmiyor mubarek! O biter bitmez, yeni bir boya ile yine beyaz olacak! bir yağmur yağsaydı bu ara iyi olurdu. Şıp diye akar giderdi. 


Ve geçen cumartesi telaşının, yorgunluğu çimenler üzerinde çıkıyor. Özgür Panço ile ona bu özgürlüğü armağan eden kardeşim... Bi marifeti olsa bari... çalıştırıp yapılan masrafları çıkartsa di mi? yok! Yesin içsin, kaçacak delik arasın! sonra gelip sevimli sevimli baksın adamın suratına! 


İşte son yılların en önemli anı!
Pumakılıklım, 6 yıl sonra ilk kez toprakla buluştu!
On bir yıl fink atmıştı bahçelerde. Sonra yüksek girişli bir ev... ve burda koca bahçeye çıkamamak köpekler yüzünden... Ota doydu o gün! Panço bile havlayarak kutladı onun aramıza katılışını.  ateş kaptansa otların arasına pusu atıp izledi... 


Puma işte! kesinlikle Puma! Surata bak!


Aaa! Ne olmuş buraya be! Siz niye ordasınız da ben burdayım? Aaa! Beni almayacak mısın be içeri? Aa! Orda bir tane daha varmış!

Mavi bunları diyor da... Asıl Panço'nun dediği önemli. Onun bakışı, Puma'ya... Hiç kıyamıyor ona. Fotoğraf çekilmesinden 30 saniye önce, Ateş kaptan Tellerin arkasından Mavi ile muhatap oluyordu, Mavi'nin yanına yaklaştığı an Panço harekete geçip Ateş Kaptan'ı kovalamaya başlıyor, doğruuuu eveee!  Sonra gelip Mavinin karşısına dikiliyor. Belki benim pumakılıklımı da eve sokacak ama, hem puma hem ben o kadar fazla yaklaşmasına izin vermiyoruz. Kızım paralar onu! Panço da çok tedbirli ona karşı ve saygılı. Ama görüldüğü üzere çok da endişeli. Ya bu mavi ona bir şey yaparsa? 

Şimdiki durum şöyle:

Ateş Kaptan Mavi ile başa çıkıyor, Mavi de sadece kovalamakla yetiniyor ve zaten Panço tampon bölge ikisi arasında. O yüzden Mavi arka bahçeye girebiliyor. Gündüz esintili. O da rüzgara aşık ve en serin yeri bulup küp gibi uyuyor! Gece yarısı ön tarafa geçiyor, çünkü Gencelli'yi turlama görevi var.. ya da kapı önünde kirpi, kedi falan kovalayacak... Eğer bırakmazsak sabahın beşinde AV-UUU- AV UUU diye uyandırıyor adamı. 

Kızlar ön tarafta kaldı. Biraz bozuklar ama... kedime gözlerini dikip bakmamaları gerekiyordu. Şezlog minderini yırtmamaları, çöp poşetlerini, kemikleri, ekmekleri heryere taşımamaları... ikna olmadılar. 
Öğrenmeyi reddedersen, sürü dışı kalırsın. 

3 yorum:

  1. a_li_tosun25 Temmuz, 2013

    Çok beğendim.Yıllar sonra Serkan'ı gördüm.Hepinize sağlık ve mutluluklar diliyorum.

    YanıtlaSil
  2. sağol arkadaşım :) en kısa zamanda gel de yakından gör... öööleee uzaktan olmaz!

    YanıtlaSil
  3. Sevgicim gelip göremedim ama bu merak etmediğim anlamına gelmiyor, insan gurbetçi olunca memlekete, evine gelince ayrılası gelmiyor evinden ama ben senden Gencelli hayatıyla ilgili daha çok yazı ve foto bekliyorum, çok kışkırtıcılar bizim için de bu hayata geçmeye az kalmıştır umarım

    YanıtlaSil