7 Temmuz 2012 Cumartesi

napardım bilmem?

Bugün, yani 7 temmuz 2012. Panço'nun ailemize katılışın ilk yıldönümü!
Sabah Candan Erçetin'in şarkısıyla uyandım. 

napardım bilmem seni bir gün görmesem...
Sesini bile duymasam, napardım bilmem...


Dün, yani 6 Temmuz da Panço'yla birlikte akşamüstü yürüyüşümüze çıktık. 
Mina'nın babası (köpek sahipleri için önce köpek ve adı, sonra sahibi  ve zaten en son sahibinin adı öğreniliyor)  Onur telaşlıydı. Arabasının motoruna kedi girmiş. Biri not bırakmış, çalıştırmasın diye... Sabahtan beri onu çıkarmak için uğraşıyormuş. Merak ettik biz de baktık. Hatta Panço'da baktı. sesi tüm mahalleden duyuluyordu, cismini merak ettik. Süt getirmiş Onur, arabanın altına koymuş, oğlum bitirdi onu. 
Sonunda motora su döküldü. İçinden kıl kuyruk bir yaratık çıkıp uçarak diğer arabanın altına gitti. Hah, yakalarız şimdi derken... 
Yok oldu. 
Yine bir motor buldu kendisine.


Onur arabasını uzaklaştırırken, yeni arabanın sahipleri için kağıtlar yazıldı kapı koluna sıkıştırıldı... Tam o sırada anne-kız araba sahipleri geldiler. Tabii ki, şok! Hadii aynı çalışmalar onlarda da başlandı. Bir Pançoy'la kısa bir tur atıp geldik. durum aynı... Koca sesiyle bağırıyor ama, yakalanmıyor. Sular sıkıldı, kaportalara vuruldu... Bir ara ses iyiden iyiye kesildi. Yahu görmedin çıktı mı acaba? Olabilir. O kadar küçük ki, o kadar sık çalılar var ki yanımızda... Bir bahçeye girmiş olabilir. Hareket ettiler. Azcık gitmişlerdi ki... ciyaaak!
Zınk diye durdu kadıncağız. Araba geriye çekildi. İki tekerleği kaldırıma alındı. Biraz yükselsin hiç değilse diye... Ve onca dökülen suyla sırılsıklam olan yere yatıp arabanın altından nerdeyse 45 dakika çıkamayan bir işçi (tulumlu olduğu için işçi olduğunu varsayıyorum) kendini o el kadar kediye adadı... 
Evden bir koşu kedi maması getirdim. Kaşıkla verildi. "Yiyor şerefsiz!" diye bir ses geldi arabanın altından. 
Şerefsiz yedi, ama kendini ele vermedi :))
Ama sonunda elini ayağını bir yeri kaptırdı. Sekiz kişinin inadına el kadar kedinin inadı 30 saat direnebilmişti.



Ve içerden bu "şerefsiz!" çıktı :))
Flu oluşun da hiç bir suçum yok. Durmuyor! Bir an bile durmuyor. Sürekli dönen pervane gibi... 
kucağa alındı ve o veteriner senin, bu veteriner benim dolaşılmaya başlandı. 
Hiç biri almadı. Gerekçe: Pansiyon mevsimi başlamış. Para kazanmak, el kadar kediyi korumaktan daha önemli. Anatolia'ya bile gidildi... Sonuç aynı. 
Sonra da Petshoplarda neden hayvan satılıyor diyorlar. Kimse kusura bakmasın ama... Siktirsinler!
Sen sağlık ve koruma görevini yapmazsan, yapanlara karışamazsın! Hiç değilse bakıyorlar. 


işte küçük bey. 
Üç kişi gezdirdik... Üçümüzün de köpeği var. Benim bir de kedim var... Ama ihale bana kaldı. 
Ev arıyorum bu hayata sıkı sıkı tutunan henüz bir aylık olan cingöze... 
Puma kılıklı çok tepki gösterdi. Koltuğun altına attı kendini. suratı bir karış!
Hazret küçük odada kalıyordu. Gece boyunca miyavladı. Konservesini yiyordu ama, suyunu içmeyi beceremedi bir türlü... Parmağımla damla damla verdim. 
Ama çiş kaka yapmıyordu. 
Karnını ovdum, kıçını ıslak pamukla sildim... I-ıh... öldür Allah yapmadı. 
Bugün yine veteriner turu attım. 
Hala evde dersem, sonuç anlaşılır. 
Ellerine alıp bakmadılar bile. 
Taşıma sepetinden bakıp "ah çok da şirin!" demekle yetindiler. 
Benim bilime inanmamı bekliyorlar! 
İnanırım. Ama yüreğe daha çok inanırım.
ÖSYM mahsulü doktorlara ve veterinerlere, mühendislere, mimarlara neden inanayım?
Yaşadığımız her şey ortada değil mi?
Sevgisiz yapılan mesleklerin sonuçlarıyla yüzleşiyoruz hergün.
Anlayacağınız başıma kaldı!
Paper mache için aldığım koca kutuyu attım odanın ortasına... içine gece boyunca yanına sığınıp uyuduğu pelüş domuzu da koydum, yemeğini, suyunu kumunu... içine de yaratığı... 
Sonra gittim baktım, yok! araba motorlarına meraklı zıpır orda durur mu?
Sesi de çıkmıyor. Divan'ın arkasına baktım. Pumakılıklının da çok sevdiği divanın arkasına. 
Puma kılıklı oraya zor girer artık! Meğer sıkışmış ama çişini nereye yapacağını bilememiş! Kum bilgisi yok zibidinin... Divanın köşesini halletmiş. Rahatlamış uyuyor! Kimbilir nerde? hala sesi çıkmıyor!

Bu Temmuz ayında bir şey var. İlk haftası bana bir can geliyor! 

Panço çok ilgi gösterdi. Çok sevindi. Oynamaya da kalktı. Ama o el kadar zibidi genleriyle konuştu! Boyundan büyük GRRRR lama ve kabarıp tıslama. 
Panço oturdu izlemeye başladı. Panço'nun ayakları çok cazip geldi küçük oğlana. onlara koştu, Panço ayağa 
fırladı. Küçük müçük... Sonuçta bir aslan o! 

Yine de bütün gün aklımda o şarkıyla dolandım
napardım bilmem, seni birgün görmesem
napardım bilmem?

İsteyen var mı bu küçük delikanlıyı? 


1 yorum:

  1. düşünüp ifade edemediğim bir şeyi kelimelere ne güzel dökmüşsünüz, "Sevgisiz yapılan mesleklerin sonuçlarıyla yüzleşiyoruz her gün." Çok doğru bir tespit.

    YanıtlaSil