30 Haziran 2012 Cumartesi

yarısı zorunlu, yarısı tembellikten verilen aradan sonra...

Aptallık bütün insanlarda varmış.
 Bunu kabul etmemek insanı zeki yapmazmış. 
Ben kabul ediyorum. İnanılmaz bir aptallık yaptım geçen ay. 
Panço ile akşam gezisindeyken cep telefonum çaldı. Ve çok tatlı kadın sesi ADSL kampanyasından söz etmeye başladı. A, ne güzel dedim. Telefon için de bir şeyler söyledi... Nedense ses de gidip geliyordu... Ona da tamam dedim. Sözleşmeyi göndereceğini söyledi. Ona da tamam dedim. 
Sözleşme geldi. İmzamı attım. Tamam.
İki gün sonra yine bir telefon. TTNET bana bir kampanyadan söz etmeye çalışıyor. Ama ben yeni sözleşmeyi imzaladım dedim. Bir suskunluk. Biz de görünmüyor dedi ses. E, ben kiminle imzaladım bu sözleşmeyi????
Milenicom!!!! 
İmzaladığın kağıda bakmazsan! 
TTNET bayiisi varsayarsan!
Kısaca salaksan!
Keklenirsiiiin!
Haftası dolmadan itiraz ettim. Sözleşmeye göre bir hafta içinde itiraz etme şansım var. 
Ama o kadar kolay olmuyor o işler. Üye olmak şıp diye, çıkmak kağnı hızıyla... 
Birden kendimi telefonsuz ve internetsiz buluverdim! 
Tam iki hafta!
Nasıl bir bürokrasi! 
Fakslar çekiliyor, fotokopiler uçuşuyor! 
Ve sonra bu işlemlerin hepsi çıktığım yere geri dönmek için oluyor. 
Telekom ve ttnet beni geri alsın diye... 
Neyse ki iyi niyetliydiler. Sabırlıydılar. 
Eski numaramı ve bağlantımı sağladım. 
Kardeşimin çabalarını da unutmamak lazım. Güya tatile geldi... Modemimi yeni hatta tanıtmak için o da kırk takla attı. O olmasaydı zor hallederdim. Huysuzlanmama bile aldırmadı. 
Neyse internet geldi. Meğer ne biçim bağımlı olmuşum. Vay be! 
Bir süre de sanal açlığımı giderdim. 
Bloga anca sıra geldi :) 

Bu arada evdeki gelişmeleri de kaydetmeyi ihmal etmedim ama... 


Nasıl ama? :)
Puma kılıklı Panço'nun el koyduğu divanını yeniden fethetmiş... 
Panço uzak duruyor genellikle... Ama ödül kemiğini orda yemeye alışmış. 
Aniden oraya fırlayıp yerleşince kızın bakışını yakalamadım ama, "Bana dokunma da... Ne halt edersen et" tavrını yakaladım.
Oğlum tam bir centilmen. Kemiği bitince hemen terketti divanı. 
o minik yastık Panço için konmuştu. Başını dayamayı seviyor bir yerlere diye... Kızdan fırsat bulamadı garibim. 


Bir başka gün.

Kızın fethettiği yerler eski divanıyla sınırlı değil. Panço'ya yapılmış olağanüstü yumuşak yatağa da el koydu. 
Hemen yemek masasının yanında... Kahvaltı ederken Panço 'da ayaklarımın dibine yatıp kuyruğunu da kıza emanet edince, böyle bir manzara çıktı ortaya. 
Kız  "Ulan yüzünden ne hayır gördük ki, kıçını döndün" der gibi bakıyordu.
Asıl vehamet ben ayağa kalkınca Panço'nun da ayaklanması ve geriye adım atmasıyla oldu. 
Nerdeyse kızımın göbeğine gömecekti o koca pençesini. 
Kıçını kimse kurtamazdı Pumakılıklının tırnaklarından :) 
Kazasız atlatıldı. 



Bir başka gün.
Bu kez kız da oğlan da tedbirli. İşte  bu kadar yakın temas sağlanabiliyor artık. 
ve peynir şölenini hakediyorlar :) 
Puma peynire pek yüz vermezdi, ama Panço ne yerse ona da ilginç ve tatlı gelmeye başladı... 


Bu günkü halimiz.
"Her yere el koyarım, göbeğimi de yalarım!"