31 Ocak 2012 Salı

Nazo'ya güzelleme...

Şehir ortamında karda yürümekten nefret ediyorum.

Çocukluğum dize kadar karların ortasında geçti... Lastik çizmeler vardı ayaklarımızda... ama hiç düşmezdik. Şehirde kar berbat bir şey. Bastığın yer kaymak gibi taşsa, boyunun ölçünü alırsın yerde! buza gerek yok.

kimse kapısının önünü küremez... Kimse kaldırımını temizlemez.Vıcık vıcık bir sefalet! Köpekten önce kar yağdığında resmen eve kapatıyordum kendimi. Kar tamamen eriyene kadar! Kayma duygusu içimi kıyan bir şeydi.

Bu halime en çok gülen Nazo'ydu. Çünkü onunla gezmekten, serserilik yapmaktan ne kadar keyif alsam da, karlı günlerde nefret ediyordum gezi teklifinden. Ve yıllar önce benim bu inadımı kırmak için, gittiği bir yurtdışı gezisinden bana zincir getirdi. Ayakkabı zinciri. Yine de bendeki inadı kıramadı.

Köpek kırdı. Gripten kırılıyorum, geberiyorum, sabahları uyandığımda kendimi kokteyl için dilimlenmiş limon gibi hissediyorum, dışarda kar var ve çıkmak zorundayım. Zincirlerimi taktım.

Allahım bu bir mucize! Yürüyorum Allahım, yürüyorum!

Karların eridiği kaldırımları kollamak zorunda değilim. Hadi hadi, buzun üstüne gidelim! Karsız yer çok olunca,  zincir çıkıyormuş... Neyse ki anında farkedip topuktan kurtardım. Aradaki fark inanılmazdı. Tek ayağım twist yapıyor, diğeri beni ayakta tutuyor... Ki bu zincire çok ihtiyacım varmış. Karla birlikte Panço Mr Hyde oldu. Deli gibi gitmeye başladı... Yavaş dedikçe, hızlan demişim gibi davranıyor. Hay ebeni!

Hastayım ulen azcık anlayış falan...Yok! Burnunu her yere sokuyor, olmadık yerlerden olmadık şeyler buluyor. Karların arasından tabak çıkardı bugün... Hayvanlar için konmuş... üstü kapanmış... Hazret buldu.

Bütün bu çılgınlıkla baş  edebildiysem, Nazo'nun sayesindedir. Sevgili dostum, 4-5 yıl öncesinden hayatımı kurtardın :) Sen bir tanesin! Bu arada zincirleri soran çok arkadaşım oldu. Ticaretini mi yapsak ne :)

Yarın ona haddini bildirecek biri geliyor gezdirmeye... Köpek gezdiren birilerini aradım ve çok tatlı bir kadınla tanıştım. Ama karla birlikte iş yükleri artmış sadece bir saat gezdirebileceğini söyledi... akşam gezisi yine bana kalacaktı... benim dinlenme ve soğuğu ciğerlerime çekmeme düşüm kırılıyordu ki, başka bir arkadaşını bana yönlendirdi... Hayvan sevenler iyi insanlar, bir kez daha inandım.  pozito pet clup Facebook da bulabilirsiniz. Herkese lazım böyle insanlar...

Nasıl bir macera olacak çok merak ediyorum. Evden gittiğimde yemeğini yemeyen Panço, yine terkedilmişlik duygusunu kapılır mı? Yoksa karın büyüsüyle iplemez mi?

26 Ocak 2012 Perşembe

bir yıla kalmadan....

Ağzım bir karış açık kaldı!

Panço'nun da benim de ödümüz patladı.

Panço divanında cilveler yapıyordu. Hazır karnını açmışken bir güzel fırçalayayım diye düşündüm.

Tam fırçalarken, fırça fanatiği kızımın fırça uğruna koca köpeğin kıçına kadar gireceğini asla hesap edemedim.

Dibimizde bitiverdi. Oğlan da ben de sıçradık yerimizden. Oğlanı korkuttuğu yetmiyormuş gibi bir de tehdit etti.

Garibimi divandan atıp yayıldı ve kendini fırçalattı. Eh bu sayede oğlan da bu fırçalanma meselesinin kaçılacak

değil, peşinden koşulacak bir şey olduğuna uyandı sanki...

Yok yok bir yıla kalmadan benim kız Panço'yu tüylü yumuşak bir yatak olarak kullanmaya başlar.

Kim demiş olmaz diye :)

Bir süredir kızımı kucaklayıp salona getirmeye başlamıştım. İşimin daha az olduğu salondan çok sık ayrılmayacağım zaman olduğu için geceleri seçiyordum. İlk getirdiğimde kız tırnaklarını kollarıma öyle bir geçirmişti ki, oturduğumda kucağıma yerleşsin diye tek tek ayırmak zorunda kalmıştım o iğne gibi tırnakları... 
Kendini rahat hissetmek için battaniyesinin altına girdi hemen. Bir kaç gün öyle devam ettik. 
oğlanın sevincini anlatmıştım zaten, "yaşasııın! mamaların kapısı açıldı!" deyip odasına daldı ve tüm mama tabaklarını tertemiz yaptı.  Şimdi kızın maması daha güvenli bir yere kondu. 
Birbirlerine çok fazla tepki göstermemeye başladıklarında, kız artık battaniye altına saklanmadan sereserpe yatmaya başlayınca divanda, gündüzleri de salona getirmeye başladım. 
Gece sereserpe yatan gündüz battaniye altına saklanır oldu. Işık farkı :)
Ve bugün... 
Kız battaniye altına girmedi, üstelik hiç beklenmedik bir biçimde eski divanına doğru harekete geçip oğlanın tüm dikkatini çekti. Çünkü o artık panço'nun divanı! 

Hiç umursamadan gidip yastığına yerleşti. Arkasından gelen oğlana haddini de bildirdi. 
Altı aydır ilk kez güneş gördü kızım :) 
Zalim olduğumu sanmayın, kaldığı odanın perdesini açtığımda yorgan altına saklanıyordu. Vampir olmaya karar verdi deyip perde açmaktan vazgeçtim ben de...


Puma Kılıklı ikili koltuğa el koyduğunda Panço'nun düşünceli hali.
 "El kadar kediye kaptırdık lan yatağı!"


Güneş fazla gelince diğer divana transfer oldu yarım saat sonra. 
Bu da "Ben işimi bilirim" bakışı...



Oğlum öyle mahzunlaştı ki, bir ödül bisküvisi verip gönlünü aldım. 
Her zaman yaptığı gibi koşturarak gitmedi koltuğuna... Usul usul yürüdü, koca bedeni izin verdiği ölçüde kibar çıktı bisküvisini yemeden önce bir yan bakış attı kıza. Evi, beni ve divanı paylaşmayı öğreniyorlar. 
Çok mutluyum bugün! Çoook!

Altı ayda bunlar olduysa... bir yıl sonra neler olur kimbilir?

16 Ocak 2012 Pazartesi

geldi, geliyor derken...


Akşamüzeri aheste aheste uçuşan minik kar taneleri, gezimizi yapıp eve girdikten sonra hızı aldı ve iki saat içinde bu hale geldi.  Mutfağımın önündeki palmiye harika oldu ama, o sadece karanlık bir kütle olarak önümde kaldı. Asıl otopark çıkışına yakın olan çam ağacı beni mest ediyor. 


Ağırbaşlı ama keyifli bir yılbaşı ağacı gibi :)
Üzerine krema dökülmüş nefis bir pasta gibi :)
Bayram için süslenmiş çocuk gibi :)

Pencerenin iç tarafındayken şahane bu kar. Ama yarın sabah rutin yürüyüşümüze çıktığımızda lütfen çekip gitmiş ol! En azından yollardaki... Ağaçlar ve çatılar durabilir. 

Kuşlara ve sokaktaki hayvanlara yemek bırakmayı unutmayın! 
Karınları tok olursa soğuğa dayanabilirler. 

12 Ocak 2012 Perşembe

Olması Muhtemel Olan, Oldu!

Patlak torba dehşeti yaşadım bu sabah!
Köpek bokunu torbayla ilk avuçladığımda yaşamıştım o iç kıyılmasını. Yumuşak, sıcak ve kokulu bir boku ince bir naylon izolasyonuna güvenerek avucuna alıyorsun... Hani pek sevimli bir duygu değil...İşte ondan beteri varmış! 
Torbaya elimi soktum, dumanı tüten boka eğildim, ilk hamleyi, cümlesine anası gibi üç nokta koymayı seven oğlumun son noktasına yaptım, ikincisini aldım... işte o an başparmağımın değişik bir duyguyla sarmalandığını hissettim. O yumuşak ve ılık bokun içindeydi. Hissettiklerimin suratıma nasıl yansıdığını merak ediyorum. 


Parmağım havada dolaştım eve gidene kadar. Yanımdaki kağıt mendil asla işe yaramadı. Bundan sonra kolonyalı mendil de taşımam gerektiği anlaşıldı böylece... 
Tabii böyle iç kıyıcı bir tecrübeden sonra insan çiçek, böcek, falan gibi güzel şeyler düşlemeye çalışıyor... 
sizin de içiniz kıyılmıştır. Hemen aşağıdaki kırlara bakın...


Ohh! Mis! 
Hayat güzel... Valla. Bokuyla püsürüyle de olsa güzel. Aa, güneş de çıktı! Kaç gündür unutmuştuk. 
Her şey güzel olacak! 
Her bir torbanın dibine bakacağım artık! 
Patlak olanlar geri dönüşüme!

Bu arada makineyi kurtardım. 180 liraya patladı bana. Yeni makine almaktan daha ucuza geldi diye seviniyorum tabii. Daha onbeş yıl gider bu makine dediler. Demek ki, bir onbeş yıl daha benim evden uçak kalkacak her çamaşır yıkayışta.  Komşuların sorunu, beni ilgilendirmez.

8 Ocak 2012 Pazar

hobi mobi, hediye mediye...


Bu yıl ilk hediyeyi kendime yaptım :)
Sonra da kardeşime... 
Çiftlik özlemi... demiyelim... çok abartılı olur... Bahçeli ev diyelim... 


Sonra kuşları yaptım... bir sürü... hiçbiri diğerine benzemiyor. Parmak izi kadar farklı oldular. Yapması eğlenceliydi. 



En uzun süren ve bugün biten de annemin polar şalı oldu. Biyesini elde diktiğim için parmağım oyuldu. 


Şalın son işlemlerini yatağın üzerine sererek yaptım. Kızım da bana eşlik etti. 
Hep panço'nun resmi var, kızını görmüyoruz diyenler için... :)


Anası kılıklı... Fotoğraf çektirmekten hiç hoşlanmıyor. 
Hediyelerin büyük kısmı hala verilemedi... Günler kısa, mesafeler uzun... gidemiyorum. 
Bana gelmelerini bekliyorum :)

3 Ocak 2012 Salı

kırılıyor...

Herşey kırılabilir. Bir süredir çatal, bıçak ve kaşıklar elimde kalıyordu... Migrostan çok ucuza aldığım bir takımdı... Üstünde durmadım. Ucuz etin yahnisi yavan olur hesabı...
Atmam. Kıyamam... Belki bir şey yapar değerlendiririm. Falan... Saplarını sopa niyetine kullanır boya karıştırırım falan... 


Son kırılan mikserin ucuydu. Hem de yıkarken! Süngerle tuttum, şöyle bir sıyırdım, süngerin üstünde kaldı o uç! Benim de ağzım açık kaldı tabii.  Çok üzüldüm.Çok eski bir mikserdi gerçi, ama motor kısmı sağlam! Neyse kardeşim yetişti imdadıma. Annemin artık kullanmadığı mikserini gönderdi. Neyse, tamam... olabilir... 
Ama bu gün elimde öyle bir şey kaldı ki... 



Bu nedir? 
Hayatta aklınıza gelmez. O kırık parça çamaşır makinesinin kapağı. Tutup da kapattığımız ve açtığımız parça!
Çamaşırlarımı koydum kapattım ve.... 


Manzara bu. Ve benim çamaşırlarım içinde!!!! Yıkanıyor. Hatta yıkanması bitti. Ama nasıl açacağım? 
İmdaaaat! 

Yarın servise telefon edip 94 model çamaşır makinesinin kapağını değiştirebilirler mi diye soracağım. 
Tüketmeyin diyorlar ya... Onların ben... !!!????!!!!
Sağlam yapın kardeşim, elimizde kalmasın bir şeyler. 
KIL ETMEYİN ADAMI!!!!

veeee 2012!

Başlangıç hiç fena değildi. Hayallerimin gerçekleştiğini gördüm, yaşadım! Pumakılıklı ve Panço ile aynı yerde, hep birlikte girdik yeni yıla... Gecenin bir anında sol elimin altında kızımın, sağ elimde oğlumun kafası vardı! O anın keyfini beynime kazıdım. Müthişti. Panço hemen yanıbaşımda yerde yatıyordu, kız da diğer yanımda kanepenin üstünde, oğlan ne zaman ayağa kalkıp ona bir bakış atsa kalan son iki dişini göstererek tehdit ediyordu ama... olsun! Oğlan aldırmadı. Nedenini gecenin sonunda öğrendim. Meğer hep kapalı olan mekan açılınca içeri dalmış ve kızın kuru mamalarını, konservesinden de kalanları yalamış yutmuş. Tabaklar pırıl pırıldı.


Kızım bu resimdekine benziyor.  
İnternette yayınlanan hayvan resimlerini aşırmakta üstüme yok! Sanatçısını da anında unuttum. co.uk bağlantısından ingiltere olduğunu gördüm bir tek... çok da umursamadım, çünkü kedi şahane! Aynı küstah bakışlar... aynı dediğim dedik çaldığım düdük hali... Kızımı temsilen böyle güzel bir resim bulunca oğlum mahzun kalmasın diye hemen benzerini aramaya başladım. Gerçi benimki çakma kurt... Ama nasıl bulayım Anadolu kurdu kılıklısını... 


Buldum! 
Aynı surat, aynı ense... Allahtan kıçını göstermiyor resim. Alman kurt köpeklerinin kıçı yere yakın ya... Panço tempralaşmışı... Üstelik bir kuyruk var, sanki tilki... 

Ertesi günü oğluma bir kez daha hayran kaldım. Akşamüstü gezisinde bir garip yaratıkla karşılaştık. Sokak köpeği desem değil, küpesi yok... Sahipli desem, hiç alakası yok. Suratında deriler görünüyor. Uyuz mu, hırpalanmış mı anlayamadım. Benimkini gördü gözünü dikti ve dosdoğru geldi. Aha! Tam benimkinin kalemi! Ortalığı ayağa kaldırdık. Hrr. Hav! Yok bana mısın demiyor yaratık. İlla koklayacak! Gözleri de bir tuhaf! Görmediğinden bile kuşkulandım bir ara... Çünkü elimi kolumu sallıyorum, "Git lan burdan!" diye bağırıyorum. Bir kez olsun bana bakmadı! 
Oğlandan başkasını gözü görmüyor. O da istemiyor. 
Başımızdan atamadık, birlikte yürüdük. Oyun istiyormuş meğerse...
Tam adamını buldu. Oğlana zehir oldu dönüş yolu çünkü habire onu üstüne gelmesin diye engelledi. İşin en güzel ve beni kendine hayran bırakan yanı ise, asla ısırmaya, zarar vermeye kalkmadı, sesiyle, vücuduyla belli etti kızgınlığını... Bİzim önümüze geçti bir ara, biz eve girdik. Farkına bile varmadı. Sonra ince bir sızlanma, ağlama sesi gibi bir şey duydum. Galiba ses telleri de kötüydü garibin. Kestirmiş olabilirler. Ya kaçtı ya sokağa bırakıldı... Ondan kurtulmak için onca çabaladıktan sonra, aklımdan çıkmaz oldu. Hayy ....! 
İkide bir pencereye gidip sokağı kontrol ettim ama, bir daha görmedim. Peşine takılacak birini bulmuştur belki. Uzun sarı tüylü, bakımlı olsa çok güzel olacak bir hayvandı aslında. 
Ulan şu parasızlığın gözü çıksın!
Onu alıp veterinere götürmek, baktırmak ve bir yuva bulmak mümkün... ama... ama... Pofff! Kimse bedava bakmıyor sokak hayvanına. 
Yeni yılın ilk günü peşime, pardon Panço'nun peşine bir köpek takılması manidardı. 
Geçen yıldan beri kısmetim köpekten yana demek ki.

Ve... gece bir önceki gecenin zaferine güvenip kızımı yine salona getirdim ve boyumun ölçüsünü aldım... İki taraf ta mutlu olmadı. Yeni yıl için özel bir tavırmış gösterdikleri. Ya da hani sahibinin enerjisi durumu falan var ya... Ben yarım şişe şarap kafası ve enerjisi yapmadan bir daha bunları bir araya getiremeyeceğim demek bu. 
Kız odalara kapandı yine, oğlan kapı açılsın da gireyim şu kuru mamaların hesabını göreyim derdinde... 
Bana gelince... alkolik mi olsam barış içinde yaşamak için diye deriiin derin düşünüyorum.